Nice nice yıllara
Bu aralar bitmekte olan bir yılın iyi geçtiğini hangimiz söyleyebiliriz? Savaş dersen savaşın en acımasızları, sömürü dersen sömürünün en ağırı, karanlık dersen en zifirisi… Nâzım’ın altmış küsur yıllık yaşamında mücadele ettiği ne varsa, 2017 onlara sahne oldu.
Ancak bu sahneden mutluluğun resmini bir değil defalarca görmüş, yaşamış bir insanlığın geçtiğini unutamayız. 2017 yalnızca çocuk tecavüzleriyle, sayısı artan işsizlerle, neden savaştığını bilmeyen askerlerle, bilim düşmanı yobazlarla anılmayacak. Belki de -belki değil mutlaka- örneğin Büyük Ekim Devriminin yüzüncü yıldönümü olması 2017’nin, gelecekte içerdiği bütün acıların üstünü usulca örtecek.
Biz bu olasılığa inanıyoruz. Çünkü insanlığın eşitlik ve özgürlük yürüyüşünde 1917’de açılmış görkemli sayfanın yeniden ve daha gelişkin haliyle açılmasının kaçınılmaz, önüne geçilemez olduğunu biliyoruz.
Bu karanlık gelip geçicidir.
Kaçınılmaz olana erişmek ve gelip geçici olanı tarihin çöplüğüne itmek… Biliyoruz ki, bunlar ancak biz yaparsak olur.
Beklemiyoruz, umudumuzu korumak için güvenli liman aramıyoruz. Umudu örgütlemeye, örgütleyerek yaratmaya çağırıyoruz. Biz “yapmazsak” savaşların en acımasızları, sömürünün en ağırları, karanlığın en zifirilerinden geriye umut mu kalır?
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi 2017’de bu mücadeleyi diri tutmaya ve yükseltmeye çabaladı. Konserler, atölyeler, gösteriler, söyleşiler, sergiler bunun için. Örnek olsun; Ekim Devriminin yalnızca geçmişimizi değil geleceğimizi de içerdiğini anlattıysak bütün yıl, bunun içindi. Adını taşıdığımız büyük ozanın eserinin üstünde süregiden sermaye sansürünü teşhir edip köşeye kıstırdıysak, yine bunun içindi.
Ama biz geriye baktığımızda yapabildiklerimizden daha fazla, yapamadıklarımızı görüyoruz. Ne kadar çok yaparsak yapalım, yetmeyecek çünkü. Ta ki, yobazın karanlığını, paranın saltanatını yırtıp atana kadar.
Biz ve insanlık; bitmek üzere olan 2017’yi hak etmiyoruz. Nâzım’ın sömürü düzenine karşı verdiği mücadelenin araçları, kitapları, şiirleri, oyunları, yazıları sansürlenmeyi hak etmiyor. O sansürü, yapanları ve göz yumanları utandırarak tek virgülüne kadar ortadan kaldıracağız. Peki, Nâzım’ın eseri memleketin en büyük kapitalistleri tarafından metalaştırılmayı, sırtından para kazanılmayı hak ediyor olabilir mi? Sömürücü ve karanlık düzen, karşısına dikilenleri de ticaretine konu ederek yüzsüzlüğünü kanıtlıyor.
Bu yüzden geçen yıla ve yeni gelene baktığımızda yaptıklarımızı değil, yapacaklarımızı görüyoruz.
2018’de daha fazlasını yapmaya çağırıyoruz. Yapabileceğimizi biliyoruz. Emekçilerin, aydınların, bütün halkımızın, bütün insanlığın yeni yılını kutlarız. Gelecek güzel günler için 2018’e daha fazla umut taşımak dileğiyle, nice nice yıllara!
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi