Çar18Ara20:00AmarcordSinema20:00 Nâzım Hikmet Kültür Merkezi - KadıköySALONYılmaz Güney Salonu
Etkinlik Bilgileri
Memleketin Diliyle Konuşmak: İtalya Rüzgârı – 1 İtalyan sineması, dünya sinema tarihinde önemli yeri olan bir sinemaydı. Başta İtalya’nın emekçilerine, sonra tüm dünyanın emekçilerine, aydınlarına ilham kaynağı olan bir sinemaydı. Bugün
Etkinlik Bilgileri
Memleketin Diliyle Konuşmak:
İtalya Rüzgârı – 1
İtalyan sineması, dünya sinema tarihinde önemli yeri olan bir sinemaydı. Başta İtalya’nın emekçilerine, sonra tüm dünyanın emekçilerine, aydınlarına ilham kaynağı olan bir sinemaydı. Bugün yerinde yeller esiyor.
Elbette homojen bir sinemadan bahsetmiyoruz: Bu sinema da yirminci yüzyıldaki tüm ulusal sinemalar gibi, içinde geri ve ileri unsurlar, sığ ve gelişkin unsurlar barındırıyordu; hatta geri ve ileri olan kavrayışların buluştuğu örneklerden bile bahsedilebilir. Sinemada, sanat alanında ileri ve geri olanı nasıl ayrıştırmalı? İtalyan sineması nerede duruyordu? Neden önemliydi?
Önce şu: İleri olan, bu çağda, toplumsal eşitlik düşüncesidir; toplumsal eşitliğe karşı durmak ya da kayıtsız kalmak ise geri olanı savunmaktır. Toplumsal eşitlik düşüncesini omurgaya çakan, bu düşünceyle alışverişe giren sinema da ileri bir sinemadır.
İtalyan sineması, işte tam da bu anlamda, özellikle İkinci Savaş sonrasında, İtalya’nın kurtuluşu arayışı ile el ele biçimleniyor. Önce Mussolini iktidarı altında, ardından Nazi Almanya’sı güdümünde Avrupa’ya ve Afrika’ya kan kusturan bir ülke, komünistlerin önderlik ettiği bir mücadele süreci sayesinde, giderek faşizmden ve işgalcilerden kurtulma mücadelesinin yurdu haline geliyor.
İtalya faşizmden kurtulduktan sonra ise bir başka soru kendini hissettiriyor: İtalya gerçekten kurtuldu mu; kurtulmak ne demektir?
Bu soru pek çok sinemacıyı kendisine çekiyor ve sonrasında Yeni-Gerçekçilik olarak anılan ekol, İtalyan Komünist Partisi üyesi sinemacıların ve dostlarının (Zavattini, Visconti, Rosselini vd.) elleriyle ve aklıyla şekilleniyor. Bir memleketin gerçekten kurtulmasının, emekçi halkın kurtuluşuyla anlam kazanabileceğini fark ediyorlar. Kendi insanını ve memleketini anlatmak sevdası ile toplumsal kurtuluş düşüncesinin ilişkisini kuruyorlar. Bu duygu ve düşüncenin renk çaldığı bir sinemaya imza atıyorlar. Öyle güçlü girdiler yapıyorlar ki, Yeni-Gerçekçilik sonrası dönemde farklı ekol ve yönelimler görülse de aynı izlek kendisini hissettirmeye devam ediyor: Kurtuluşu emekçi halkın kurtuluşu ile birlikte düşünmek izleği yani…
Gösterimlerimizin başlığında kullandığımız “Memleketin Diliyle Konuşmak” ifadesiyle, işte bunu kastediyoruz. Bir memleketin toplumsal yaşamını, toplumsal tarihini emekçilerin kurtuluşuyla ilişkilendirerek ele almayı… İtalyan Sineması’nın İkinci Savaş sonu ve 1980’ler arası dönemi, böyle bir tartışma açısından referans oluşturacak önemde filmlerle dolu; hem içerik hem biçim açısından önemli bir birikim ifade ediyor. Bu birikimin temsilcisi olabilecek filmler arasından oluşturacağımız seçkilerle, hem bu sinemaya işaret edebilmek hem de aynı tartışmayı kendi ülkemize ve sinemamıza taşımak istiyoruz. Geleceği yakınlaştırmak, sinemaya yeni ufuklarla buluşturmak için. İğdiş edilen sinema sanatında da mirasa sahip çıkmak, geleneğin inşası, temel olarak geleceğe sıçrama iradesi ve iddiası ile anlam kazanıyor.
Sinemasever dostlarımızı, dünya sinema tarihine damga vurmuş bu filmler vesilesiyle, bu tartışmaya katılmaya davet ediyoruz.
——————————————————————————————-
Amarcord ile yine 1930’lar İtalyası’na gidiyoruz. Fellini’nin kendi çocukluk anılarına yaslanarak kurduğu yapı, bir yılın hikâyesini tam da Fellini’ye özgü bir üslupla ele alıyor: Çok hareketli, gürültülü patırtılı, çocukluk düşlerinden Enternasyonal Marşı’na sıçramaları, yoksul emekçi tiplemelerinden züppeliğin zirvelerine iniş çıkışlarıyla, darmadağınık bir film: Ancak bu darmadağınıklığı biraz mesafe alarak görmeye başladığınızda, karşınıza bir vitray çıkıyor: Çarpıcı bir 1930’lar İtalyası vitrayı. Yönetmeni Marksizm’le veya Komünist Parti ile doğrudan ve yakın bir ilişkiye sahip olmadığı halde, dönemin düşünsel politik-ideolojik atmosferinden etkilenmeye kendini kapatmayışıyla, emekçi halka dönük ilgi ve sevginin kendini güçlü bir şekilde hissettirdiği bir klasiktir Amarcord: kaçırmayın!
Yönetmen: F. Fellini
İtalya, 1973, 127’
Oyuncular: Magali Noël, Pupella Maggio, Armando Brancia
Zaman
18 Aralık 2019 Çarşamba 20:00
SALON
Yılmaz Güney Salonu